
Baha Akıner
Gün, Herhangi Bir Sait Faik Ertesi
Doğum günü öncesinde yazmıştım ya Sait Faik’i dostlar… İzmir Gazeteciler Cemiyeti yayın organı 9 Eylül Gazetesi’nde… Köşem ve yerim, kalemim ve birikimlerim elverdiğince… Hatırlarsınız… Buyurun Sait Faik, Orhan Veli; Türk Edebiyatının yazın ustaları, herhangi bir doğum-ölüm yıl dönümü sonrası…
23 Kasım 1906'da, Adapazarı'nda doğdu Sait Faik...
Edebiyatın heves ve arzudan çok, bir iç ihtilâlin fışkırması olduğunu unutmadan yaşayan; öykülerinde her türlü hesaptan uzak, sadece insan olmanın tasasını ve sevincini işleyen; kelimeleri hayata, hayatını kelimelere dönüştüren; başkalarını değil, hep kâlbini dinleyen; insanları ön yargılarla değil, yüreğiyle gören nevi şahsına münhasır bir söz ustası...
Yakın dostu Orhan Veli'nin Şiir’de yaptığı gibi: Türk edebiyatında gündelik olanı, insana dair küçük hüzün ve sevinçleri, daha önce hiç görülmedik bir şekilde hikâyeleştiren, Sait Faik ABASIYANIK...
Ahmed ARİF'in Leyla'sının Sait Faik'i, yakın dostu Orhan Veli'nin; hem Sait'i, hem Faik'i, en yakın dostu doğdu 115 yıl önce...
***
Ahmed ARİF'in Leyla'sı, Leyla ERBİL şöyle anlatıyor Sait Faik'i:
“Ben O’nunla tanıştığımda; 1953 sonu – 1954 başı olmalı, kendisine hayranlığım doruktaydı... Utana sıkıla kendi şiir ve hikâyelerimi okudum. Şiirlerimi eleştirdi, hikâyelerimi övdü. Alıngan, sinirli, dürüst, utangaç, alabildiğince alçak gönüllü bir adam…
Yüreklendirdi beni; ben de kararımı, düz yazıdan yana koydum. Oysa aynı yıllarda Ahmed ARİF, şair olduğumda ısrar ediyordu…”
Sait Faik de Leyla ERBİL'e Şiir’ler yazdı:
"Sana koşuyorum bir vapurun içinden;
Ölmemek, delirmemek için…
Yaşamak;
Bütün adetlerden uzak,
Yaşamak…
Hayır değil, değil sıcak;
Dudaklarının hatırası,
Değil saçlarının kokusu,
Hiçbiri değil...
Dünyada büyük fırtınanın koptuğu
Böyle günlerde,
Ben O'nsuz edemem...
Eli elimin içinde olmalı,
Gözlerine bakmalıyım,
Sesini işitmeliyim...
Beraber yemek yemeliyiz,
Ara sıra gülmeliyiz.
Yapamam,
O'nsuz edemem..."
***
Hayatı boyu KANIK'sadığını söylediği Orhan Veli'yle, çokça vakit geçiriyordu Sait Faik... Orhan Veli Ankara'dayken de, mektuplaşacak kadar özlüyorlardı birbirlerini...
Buyurun okumaya… Ustaların, duygularını nasıl kaleme döktüklerini öğrenmeye… İlginç ve hoş, karşılıklı yazışmalara… Mektupların ilki Orhan Veli’den:
Aziz ve kıymetli dostum Sait Faik!
Ankara'dan ayrıldığın günlerde senden haber bekliyordum... Daha sonra mahkeme kararını öğrenince, haber yollamak bana düştü. Aynı gün de Sabri Esat'ı gördüm ve sana yıldırım telgraf çektiğini öğrendim. Bunun üzerine bir mektup yazmak, hiç olmazsa tebrik etmek istedim. Bugüne kadar o da nasip olmadı…
Mamafih bu arada, Çelme hikâyesini buldum ve okudum. Başına bu işi açanlara küfrettim... Hârika hikâye azizim…
Lafı dokundurmadan, direkt söylüyorum. Bana bir de 'Sarnıç' nam şaheserden gönderecektin. Bu eser Ankara'da mevcut değil…
Her neyse, gecikmiş bir işi yapmak vesilesiyle hatırını sormuş oluyorum. Bundan dolayı memnunum. Senden bir ricam daha var, bana Aleko şiirini göndermeni istiyorum. 'Bir Aleko şiiri için de dünyanın zahmetine girilir mi' deme. Benim için önemli…
Birkaç ay sonra İstanbul'a geleceğim. Ya Balıkpazarı'na, ya da Rıhtım'a gider şarap içeriz. Abidin'i görüyor musun? Bugün O’na da bir mektup göndereceğim. Bu itibarla selâm filan yazmıyorum. Hasret ve muhabbetle gözlerinden öper, cevabını beklerim… Orhan Veli, Ankara, 29.2.1941
***
2 hafta sonra Sait Faik cevap verir, hayatı boyu KANIK'sadığı söylediği Orhan Veli'sine… Sadece cevap vermez hem; sanki hasretini, özlemini döker yine o güçlü kalemi marifetiyle:
Sevgili Kardeşim!
Yazıhaneyi bıraktığım için mektubunu bugün alabildim. 'Sarnıç' nam eserle birlikte Semaver'i de gönderiyorum. Sarnıç'tan su çekip, Semaver'i kaynata kaynata oturursun. Buraya geldiğin zaman ise herhalde bir 'Fıçı' da verirler…
Aleko'ya yazılan şiir, Semaver'in kapağına da yazılmıştır, okuyacaksın. Bir ikinci defa yazıyorum: Burada eski tas, eski hamam. Cumartesi günleri Nisuaz'da üdeba toplanır, kararlar verilir… Ben ise bir birahane köşesi bulur; üdeba meclislerinin, ediplerinin, kötü şairlerin gelmişini, geçmişini.... eder, bira içerim…
Öteki işten elhamdülillah yakayı sıyırdık. Ama epeyi üzüldüm doğrusu. Boşu boşuna yanacaktık...
Gözlerinden öperim… O fevkalade şiirlerini ara sıra, bir iki satırla beraber gönderirsen ihya edersin kardeşim...
Yeni adresim: Şişli Bomonti Kazancı Sok. İkbal Apt. No:4
Sait Faik, İstanbul, 14 Mart 1941
***
"Yazı yazmak da, bir hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanlar arasında sakin ölümü bekleyecektim; hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım...
Koştum tütüncüye, kalem kâğıt aldım. Oturdum...
Adanın tenha yollarında gezerken; canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için, cebimde taşıdığım küçük çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum, öptüm... Yazmasam deli olacaktım..." diyerek ve kimseye aldırmadan, hiçbir kalıba sığmadan, sadece kendi gibi yaşadı ve yazdı…
Samimi tavrı ve benzersiz üslubu, ilk günkü tadıyla gelecek kuşaklara miras kaldı…
11 Mayıs 1954'de; Burgazada'daki evinde, siroz nedeniyle hayatını kaybetti Usta...
1963 senesinde annesinin ölümünün ardından evi, “Sait Faik Müzesi” haline getirildi. Vasiyeti gereğince, eserleri Darüşşafaka'ya bırakıldı...
Bu dünyadan bir naif yürek; bir kocaman kalem, Sait Faik ABASIYANIK geldi, geçti...
O’nunla erken yaşlarda tanıştıysanız; insana ve Sevgi’ye olan inancınız-umudunuz, başınıza ne gelirse gelsin bâki kalır...
Hayvanlara, mahallenin delisine, diğerlerinden başka duran çocuklara, diğerlerinden başka başka insanlara, ötekilere, ötekileştirilenlere, farklılara,
farkındalığı olanlara, aykırılara, ayrıksılara, çapulculara, berduşlara, salaş meyhanelere farklı gözle bakarsınız...
Sait Faik hikâyeleri okumak; insanı geri dönmemecesine değiştirir, pişirir... Kulak memesi kıvamına gelinceye kadar da; yoğurur, yontar... Sinağrit Baba’yı bilen insan, denize hürmet duyar mesela...
O’nun hikâyelerini okuduktan sonra; Adanın balıkçılarını, Beyoğlu’nun sokaklarını ya da Yedikule surlarını bir başka görürsünüz...
***
Hadi, ne dersiniz? Doğum günü sonrasında; yine, şöyle bir Sait Faik öyküsüne... Sabah sabah hem de... Gün, Çarşamba… Gün, herhangi bir Sait Faik sonrası… Unutmayın! Sait Faik okumanın yaşı yok dostlar... Ve zamanı... Garanti veriyorum; iyi gelir, hep hatırlarsınız o ânı...
Anısına ve muhteşem üretimlerine saygıyla...