Hatırlamak ve Hatırlanmak

İşin aslı bugün ne yazarım diye birkaç saat düşündüm. Yazacak konu çok aslında. Mesela Türkiye’deki iktidarın vatandaş ile nasıl oynadığını ve bu durumun buradan KKTC’den nasıl göründüğünü yazabilirdim. Türkiye’deki muhalefetin neden birlikte hareket edemediğini, hatta kendi içlerinde nasıl dağıldıklarını ve yerel seçimlerde ellerinde tuttukları Belediye Başkanlıklarını kaybetme risklerinin Kıbrıs’tan nasıl göründüğünü de yorumlayabilirdim bugünkü yazımda.

 New York’ta son gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Türkiye ne kazandı, ne kaybetti diye yorum da yapabilirdim. Bu Genel Kurul’un Kıbrıs’a bir yararı olup olmadığını da yorumlayabilirdim. ‘Kıbrıs’ta Federasyona dayalı bir çözüm modeli artık bitmiştir, bundan böyle iki devletli çözüm önerisinin dışında başka bir çözüm modeli konuşmayız’ tezinin BM Genel Kurulu’nda ne kadar değer bulduğunu da analiz edebilirdim kendimce. Veya Türki Cumhuriyetlerin bizi yani KKTC’yi hangi düzeyde tanıyacağı, ilişkilerimizin toplantılara davetin haricinde ne kadar gelişeceği ve en önemlisi Türki Cumhuriyetlerin Avrupa’ya, Amerika’ya ‘sen bize karışamazsın, biz KKTC’yi tanıyoruz’ diyecek kadar yürekli olup olmadıkları konusuyla ilgili görüşlerimi de aktarabilirdim.

 Ben bunların hiç birini yapmıyorum. Hatırlanmayı ve hatırlamayı yazmak istiyorum. Hatırlandığını bilmek en anlamlı duygular arasındadır galiba. Kimilerini hatırlarken, güzel şeyler aklımıza gelir, kimilerini anarken ise hoş olmayan anılar canlanır belleğimizde. Mesela Türkiye Cumhuriyeti Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanımız Ersin Tatar’ın  ‘Bundan böyle iki devletli çözümü konuşuruz’ söylemlerini de hatırlayacağız bir süre sonra. Hatıralarımızda aslında çok şey gizli. Mesela Kıbrıs görüşmelerinde Annan Planı sürecinde AKP’nin verdiği desteği hatırlıyorum. Ülkemizdeki solcuların, Federasyon yanlılarının ne kadar da sempatisini kazanmıştı!

 Hatırlamaya devam edelim isterseniz. Yine iki binli yılların başlarında Türkiye’deki iktidarın KKTC’deki solun iktidar olması için verdiği desteği de hatırlıyoruz. Hatıralarımız arasında Türkiye’nin hep KKTC’deki seçimlere müdahalesi var. O günkü koşullarda Türkiye’yi yönetenlerin çıkarları doğrultusunda yüzlerini AB’ye döndüklerini, ‘dostum’ dedikleri komşu Devlet Başkanlarına bir süre sonra ‘katil’ dediklerini de hatırlıyoruz. KKTC’de bugüne kadar yapılmayanları yapacağını söyleyen bir iktidar var. Bir süre sonra bu siyasilerin iktidarları döneminde yolsuzlukların, hırsızlıkların, cinayetlerin, uyuşturucu bağımlılarının, trafikte ölümlerin, muhtaçlıktan bir ekmek ve bir kilo et çalan kişilerin kelepçelenerek mahkemelere çıkarıldığını da hatırlayıp nereden nereye geldik mi yoksa beterin beteri de var mı diyeceğiz.

 Sözün özü hatırlanmak kadar hatırlamak da çok önemli. Hatırlamalıyız ki hatalardan ders çıkaralım veya güzel olanların üzerine güzellikler katalım.         

 

Önceki ve Sonraki Yazılar