Prof. Dr. Yasin Ceylan

Prof. Dr. Yasin Ceylan

Bir Dükkân İki Dost

Dükkân dediğimiz, 7-8 metrekareyi geçmeyen küçük bir çayevi. İçinde çalışan iki kişi: Özer usta ile Güli Abi. Biri Türk, diğeri Kürt. İkisi de emekli, ama çalışıyorlar. Özer Usta ocakta çay yapıyor, Güli Abi de dağıtıyordu. Dükkân yol üstünde. Kimse içerde çay içmiyor. Duvar dibinde, küçük tabureler üstünde oturuyorlar. Her Mersin’e geldiğimde, biraderle birlikte buraya gelip çay içer, sohbet ederiz. Güzel çay yapıyorlar. Dün yine geldik. Baktım, dükkânda yalnız Güli Abi var. Özer Ustayı sordum, öldü dediler.

Üzüldüm tabi. O ikili şenlik yok olmuş.

Sonra, Özer Usta ile ilgili bir hikâye anlattılar. Öldükten sonra, cep telefonunu, oğlu bir müddet açık tutmuş. Bir gün, başka bir şehirden bir hanım aramış Özer Ustayı. Oğlu, babasının öldüğünü söyleyince, karşı taraftan bir çığlık ve ağlama sesleri. Oğlu soruyor:

Babamı nereden tanıyorsunuz?

Babanızı hiç görmedim. Ama ilkokuldan, yükseköğrenimimi bitirinceye kadar, her ay bana para gönderdi. Onun sayesinde okullarımı bitirdim.

Bu hanım, taziye için ve Özer Ustanın ailesini tanımak için çıkıp Mersin’e geliyor.

Özer Usta’nın diğer bir marifetini de anlattılar. Öldükten sonra öğrenmişler. Yaşlı, yalnız yaşayan bir kadına haftada bir-iki kere, poşet dolusu sebze, meyve götürüyormuş.

Tabi, bu bilgiler sonradan ortaya çıkmış, öğrenilmiş.

Cenazesinde, Güli Abi, üzüntüsünden bayılmış, hastaneye kaldırmışlar.

Dünkü ziyaretimde, Özer Ustanın başka bir yönünü anlattı bana Güli Abi:

Akşamcıymış! Her akşam iki kadeh atarmış Özer Usta. Güli Abi, içmediği halde, ona, içmesi için ev yapımı boğma rakı satın alırmış.

İşte, böyle hikâyeler var.

Önceki ve Sonraki Yazılar