
Prof. Dr. Yasin Ceylan
Dindar Gençlik ve İmam Hatipler
Sayın Cumhurbaşkanı, 15/10/2021 günü, İmam hatip Okullarının açılışının 70. Yılı münasebetiyle düzenlenen sempozyumda konuştu.
Konuşmasında şu hususları tespit ettim:
2002 yılında iktidara geldiğinde, neleri söylemişse aynı şeyleri söyledi. Dindar gençlik ve İmam hatipler için o zaman ne düşünmüşse, bugün, aynı düşünceleri tekrarladı. Hiçbir değişiklik yok. Tek fark, bu okulların artmış sayısından ve bir milyon dört yüz bini bulan öğrenci sayısından duyduğu sevincini ifade etmesiydi.
İkinci husus, kendisinden önceki hükumetleri ağır bir dille eleştirmesiydi. Bu dil, sanki bu ülkeye ihanet eden bir grup veya zümre varmış gibi fevkalade suçlayıcı bir dildi.
Önce şunu belirtmek isterim. 70 yıl önce bu okulların açılmasına karar veren hükumet, Cumhurbaşkanının eleştirdiği hükumetlerden biriydi. Tabii, kuruluştaki amaç, seküler yaşama, laik rejime inanan bir din adamı tipini yetiştirmekti. Ne var ki, tam tersi gerçekleşti. Atatürk ve reformlarına karşı olan, Batı medeniyetine düşman olan nesiller yetişti bu okullardan.
İmam hatip Okulu ve Yüksek İslam Enstitüsü mezunu bir vatandaş olarak, bu kurumlar hakkında söz söylemeye kendimi yetkin buluyorum.
Her şeyden önce, 60lı, 70lı yıllarında, başka türlü okuyamayacak binlerce çocuğa eğitim imkânını sağlamıştı bu okullar. Ben kendim İmam Hatip Okulu olmasaydı okuyamazdım. Başka okulda okuyacak imkânım yoktu. Okuldaki öğrencilerin hepsi, fakir ailelerden gelen köylü çocuklardı. Bu yönüyle bu okullar, Milli Eğitim tarihimizde bir devrimi gerçekleştirmiştir.
Ne var ki, bugün bu okulların gereğine inanmıyorum. Çünkü din eksenli bir eğitimin, bir insanı mutlu, çalışkan ve erdemli yapacağına inanmıyorum. Bu kanaate, medreseden başlayan ve İngiltere’de doktorayla sonlanan eğitimim ile 40 yıllık hocalık tecrübem sonucunda vardım. Kanaatimi şu gerekçelere dayandırıyorum:
1. İslam’ca yaşayan bir genç, bu dünyada mutluluğu yakalayamaz. Kur’an'da birçok ayet, esas mutluluğun ölümden sonraki hayatta olacağını, bu dünyayı Ahirete tercih edenlerin zararda olduğunu, gerçek mümin olamayacağını söyler.
2. Öbür dünyada mutlu olmak için günde 5 vakit namaz kılan, yılda 30 gün oruç tutan bir genç, mesleğinde başarılı olamaz. Çünkü kendi işine konsantre olamaz. İşini yaparken, bir taraftan kafası namazdadır.
3. Dini emirlerle ahlaklı ve erdemli bir insan olmakta zorluk çeker. Çünkü dıştan dayatılan komutlarla bir insanın ahlaklı olması gayet zordur. Tanrı korkusu, ceza ve mükâfat gibi yöntemlerle bireyin, erdemli olması asırlarca denenmiş ama başarısız olmuştur.. Eylemlere öncelik eden kriterlerin içten, insanın kendi bilincinden gelmesi gerekir. Çünkü dış dayatma ve kontrol her zaman etkin olmaz. Dış baskıyı hissetmeyen insan, her an emrin zıddını yapabilir. Bunu, günümüz dindar insanda görüyoruz. Ama bilincinden doğuyorsa, yani ahlaki kodlar, bizzat kendi bilincinden kaynaklanıyorsa, bu insan, ahlak yasasından kopamaz.
4. İbadetlerin, bir bireyin ahlakına ve sosyal yaşamına olumlu katkısı olmamıştır. İbadet eden insanların, diğer kimseler gibi büyük suçlar, cinayetleri işledikleri bir vakıadır.
5. Dini eğitimde, çocuklara ve gençlere, onların her zaman ve zeminde, Tanrı ve melekler tarafından izlendikleri inancı, fevkalade zararlıdır. Psikolojilerini bozmuş, kendilerine güveni sarsmıştır.
Sonuç olarak
Bir kısmını yukarıda belirttiğim sebeplerden dolayı, din eğitiminin, gereksiz ve zararlı olduğunu belirtmek istiyorum. Dindar bir Gençliğin ise Türkiye’yi başarısızlığa ve karanlığa götüreceğini düşünüyorum.
Seküler bir eğitim ve metafizik güçlerden arınmış seküler bir ahlak sisteminin, gençleri, başarıya ve mutluluğa götüreceğine inanıyorum.