Prof. Dr. Yasin Ceylan

Prof. Dr. Yasin Ceylan

Türkiye'de Felsefe Hocaları

 Diğer ülkelerde olduğu gibi, bu ülkede de üniversitelerde felsefe dersi veren hocalar, çeşitli akademik etkinliklerde bulunurlar. Konferanslar, sempozyumlar, paneller bunlardan bazılarıdır. Yerli ve yabancı dergilerde makale yazarlar. Kitap yayımlarlar.
Bazıları, felsefe camiası dışında kalanlara da hitap ederler. Hepsini takip etme imkânım olmamıştır. Ancak en çok göze çarpanlar: Ahmet Arslan, Doğan Göçmen, Hasan Aydın, Ahmet İnam, Örsan Öymen, Remzi Demir, Ali Osman Gündoğan, Kurtul Gülenç, Güçlü Ateşoğlu hocalardır. Bu hocalar, sosyal medyayı kullanarak, bazen akademik çalışmalarını, yaptıkları konuşmaları yayımlarlar. Son iki yılda, Pandemi sebebiyle, internet üzerinden programlar hazırlayanlar oldu. Bunu genç felsefeciler yaptı. Çok faydalı oldu. Hepsini kutluyorum.
Ayrıca ulusal kültürde felsefi unsurlar arayan hocalar var. Bu unsurlardan bir felsefe varyantı çıkarmaya çalışanlarımız var. Bir zamanlar, Ahmet İnam Hoca, türkülerimizden ve diğer folklorik mirasımızdan felsefi malzeme devşirmeye çalıştı. Sonra, fazla üstüne gitmedi ve bıraktı.
Bugünlerde Doğan Göçmen Hocayı, yoğun felsefi etkinlik içinde görüyorum. Peş peşe gelen makaleler, konuşmalar, felsefi programlar. Hepsini bir arada yapıyor. Kendisini kutluyorum. Makalelerinin çoğunu okuyorum. Güzel bir Türkçeyle yazıyor. Gerekli tüm literatürü kullanıyor. Göçmen hoca, birkaç Batı diline hâkim. Güçlü akademik bir geçmişi var. Onu da bu son zamanlarda, felsefede ulusal kaynaklarda bir arayış içinde görüyorum. Mesela, Yunus Emre söz ve şiirlerinden bir milli felsefe ekolu kotarmaya çalışmak gibi.
Felsefede milliyetçilik cereyanının bir fayda vermeyeceği kanaatindeyim. Doğru, felsefe tarihinde farklı milletlerin farklı katkıları olmuştur. İngiliz ve İskoç filozoflarının ampirik felsefeye, Fransız filozofların rasyonalizme, Alman filozofların idealizme ve romantizme olan katkıları bilinmektedir.
Biz ne yapabiliriz?
Henüz aydınlanmamış bir toplumuz. Felsefeci olsun, bilim insanı olsun, her türlü ülke aydının, birinci derecede görevi, cehaletle mücadeledir. Ülkemizde son yirmi yıldır Cumhuriyet devrimlerine karşı güçlü, gerici bir hareket başlamıştır. Orta Çağ İslam’ını diriltmeye ve hayatın her bölümüne dayatmaya çalışıyorlar. Mevcut siyasi kadro, bunu misyon edinmiştir.
Bu sebeple, benim felsefeci dostlarıma önerim, her şeyden önce, medeni ülkelerde rastlamadığımız, ama burada, kamusal alanının her köşesinde karşılaştığımız, Orta Çağ yobazlığına karşı mücadeledir. Halkın kendisi modernleşmeden, biz küçük bir azınlık aydınlanmışsak, bunun ne önemi olabilir?
Her şeyden önce, ortada, gecikmiş bir TÜRKİYE AYDINLANMASI sorunu var. Bu sorunu aşmadan hiçbir yere varamayız.
AYDINLANMA için başvuracağımız kaynaklar bellidir. BATIYI aydınlatan kaynaklardır. Yunus Emre gibi, Mevlâna gibi hümanist düşünürler, devrimizin adamları değillerdir. Bizi aydınlatamazlar. Biz, kendimiz, yaşayan aydınlarımız, isimlerini yazdığım ve bir kısmının yazmadığım entelektüeller, halkımızı aydınlatacağız.
Bizden sonraki nesiller, bizi okuyarak Orta Çağ karanlığından yüz çevirecek, bilim ve modernliğe yöneleceklerdir.

Önceki ve Sonraki Yazılar