Akif Beki Kim mi? Beni Gözlem Altına Aldıran “Adam”

Benim herhangi bir siyasiye ya da herhangi bir kişiye karışmak gibi bir kendini bilmezliğim olamaz. Ülkemizin, değerlerimizin, 20 yıllık bir süreçte ahlaken ve maddi anlamda nasıl bir çöküş yaşadığını gördük. Siyasiler ya da halk biz gazetecileri her zaman iyi günlerinde görmek istemiş kötü günlerinde de bizim işimiz gereği orada olmak zorunda olmamız gerektiği gerçeğini kabullenememiştir. Hak veriyorum tabii, kötü gününde kim gazetecileri yanında ister. Ama bu bireysel bir ilişki değil, gazetecilik mesleğinin bir gerekliliği. Gazeteci bir yerde bulunuyorsa kendisi için bulunmaz, gerçek için ve gerçeğe ulaşmak isteyen insanlar için orada bulunur. 

Siyasilerle gazeteciler arasındaki ilişki de her zaman bir çıkar üzerine kurulu olmuştur. Bu sadece bizim ülkemize özgü bir durum değil tüm dünyada geçerli bir düzendir. Birisi habere ulaşmak için diğeri de daha çok haber olabilmek için bu ilişkiyi kullanırlar.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu bayramda Karadeniz’de bir kaç ilde halk ile bayramlaştı. Özellikle seçim ikliminin yaşandığı ülkemizde ve de adı cumhurbaşkanı adayı olarak geçen bir siyasinin gazeteciler tarafından takip edilmesi ya da istenmesi kadar normal bir durum olamaz. Ve bir grup gazeteci ile “bayramlaşma” sırasında neler yaşandığını konuşması da çok normaldir. AKP öncesi dönemde bu fotoğraflarda genellikle, bir siyasi partiyi ya da kişiliği her zaman takip eden muhabirler yer alırdı. AKP ile birlikte bu sistem de değişti. Muhabir değil yazarlar makbul olmaya başladı. İstisnasız her partide yaşanan durum bu.

Dün Beki gibi makbul gazeteciler makam araçlarında yan koltukta otururdu veya aynı uçakta bulunur ama sorulması gerekenleri sormazlardı. Sadece bununla da kalmaz, mesleklerinin en temel ilkesi olan basın özgürlüğünü bile göz ardı ederlerdi. Nitekim Akif Beki, beni de Başbakan’ın rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldığı 17 Ekim 2006 günü hastane önünde, makam aracında mahsur kaldığı anları fotoğrafladığım için korumalara gözaltına aldırtmıştı.  

Aynı  Akif Beki, bugün de, yeni saflarında hala makbul gazeteci olarak kabul görüyor. Üstelik   Beki yaptıklarını yaşanmamış gibi davranmayı seçiyor ve küçümsüyor. Herhangi bir özeleştiri yaptığını da aradan geçen onca yıla rağmen görebilmiş de değilim. Beki’nin ve iktidar yalakalığı ile beslenen diğer bazı gazetecilerin,  ülkenin değişiminin bir parçasına ortak olduğunu söyleyen siyasiler ile kolayca yan yana geliyor olabilmesi, sosyal medya mecralarında da sıkı sık tanık olduğum kadarıyla insanları da şaşırtıyor. O nedenle, kendilerini alternatifsiz gören, halkın kendilerine her halükarda oy vereceğini düşünen bu siyasilerin, bu kişilerle birlikte fotoğraf vererek yanlış yaptığını düşünüyorum.

Bu düşüncelerim sadece siyasiler için de geçerli değil. Beki ve onun gibilerle birlikte program yapan ya da TV kanalının kapılarını ona açan herkes için aynı şeyi düşünüyorum. Beki’nin bana yaptıkları beni kişisel ve psikolojik olarak etkilemiştir. Ayrıca, akreditasyonunu iptal ederek, işten atılmaları için bizzat uğraşarak başka gazetecilere de zarar vermiştir. Ama yine de bunları  kişisel algılamamak gerekir. Bu mesleğimize yapılan bir saldırıdır. Mesleğimizin özgür ve bağımsız yapısına verilmiş büyük bir zarardır. 

Dün başka siyasi parti liderlerinin bugün de Ekrem İmamoğlu’nun sergilediği bu yaklaşımı bu nedenlerle hayretler içinde izliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar